ŞEYDA ILGAZ

[1] İnternette şöyle bir söze denk geldim. İskandinav bir atasözüne göre  " Kötü hava yoktur. Kötü giysi vardır. " Çoğu İskandinav ülkesi Kuzey Kutbuna yakın olduğu için çok soğuk hava şartlarına sahip. Ancak bu kötü hava koşullarını bertaraf edecek şekilde giyiniyorlarmış. Havanın -13 derece olması insanların dışarıya çıkmasını engellemiyormuş.  Küçük çocukları havalar çok soğuk olsa bile özellikle doğal ışık almaları ve doğayla güçlü bağ kurmaları için dışarı çıkarıyorlarmış. Ancak tabi çocuklarını iyi giydirmeleri koşuluyla. Nedir bu iyi giyinmek  peki? Her hava koşuluna göre giyinmek mümkün. Örneğin soğuk ve rüzgarlı bir havada dışarı çıkılıyorsa mutlaka içlik giyinmeliymiş.  Eğer koşu yapan biri iseniz içliğiniz pamuklu değil sentetik olmalı. Hatta merinos yününden de yapılmış olabilir. Eğer pamuklu bir içlik giyersek terden sırılsıklam olabilirmişiz.  Soğuk havada koşu yapıyorsanız boyunluk ve ince eldiven kullanılması da önerilenler arasın...

Teknoloji son sürat dünyayı değiştirmeye devam ediyor. Artık nerede olursak olalım bilgiye erişim çok kolay. Eskiden bilgiye erişim için kullandığımız ansiklopediler şuan ya sobalarda yakacak olarak kullanılıyor ya da en iyi ihtimalle en yakın kütüphaneye bağışlanmış durumda.   İnternet ortamına her saniye milyonlarca bilgi yükleniyor, hayatlarımızdan milyonlarca veri ekliyoruz. Böyle bir çağda daha fazla bilgiye ihtiyacımız olmadığı kesin.  Google'da merak ettiğimiz bir şeyi araştırırken karşımıza çıkan binlerce bilgi arasında afallıyoruz.  İhtiyacımız olan bunca bilgi arasında doğrusunu bulabilmek, verileri doğru yorumlayabilmek.  Çoğu okulda artık öğrencilere robotik ve kodlama dersleri küçük yaştan itibaren verilmeye başlandı. Eldeki verileri doğru yorumlayabilmek için de üniversitelerde veri analizi dersleri veriliyor. Çoğu mühendislik programlarına bu dersler eklenmiş durumda.  Hatta büyük veri alanında yüksek lisans bile ...

Kitap klubünde Kasım ayında Yuval Noah Harari kitabı okuma kararı almıştık. Yazarın yayınlanmış 3 kitabı var. Ancak biz en son çıkan kitabı 21. Yüzyıl İçin 21 Ders adlı kitabını ilk sırada okumaya karar verdik. Kitap genel itibariyle yaşadığımız yüzyıldaki teknolojik gelişmelerin etkilerinden ve getireceği değişimlerden,  karşılaştığımız sorunlardan, değişen dünyadan bahsediyor. Bu değişimle nasıl mücadele edebileceğimiz de değinilen konular arasında.  Kitaptaki her şeye katılmamakla birlikte, çoğu bilgiler çarpıcı ve düşünmem gereken konular oldu. Yazarın ilk kitabı olan " Hayvanlardan Tanrılara Sapiens: İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi  " kitabını okumayı sabırsızlıkla bekliyorum. 

Havalar soğuyunca insanın aklına gelen lezzet ikilisinin başını kahve ve yanında yenilen kekler çekiyor. Çikolatalı ıslak kekler kahvenin yanına çok yakışan bir lezzet. Ben de misafirim gelecekse özellikle içine bolca çikolata koyduğum bu kekten yapıyorum.Çok da seviliyor. Tarif için  bu linke bakıyorum. İşin sırrı kesinlikle kekin içine çikolata koymak ve piştikten sonra üzerine çikolata sosu dökmek. Afiyet olsun :)

21. Yüzyıl İçin 21 Ders adlı kitapta sıkça "alametifarika" kelimesiyle karşılaşıyorum. Şuana kadar hiç cümle içinde kullanmadığım bu kelime ayırıcı özellik, ayırt edici nitelik  anlamındaymış. Alametifarika, bir ürünü diğerlerinden ayırt etmeye yarayan farklı bir özelliği anlamında kullanılıyormuş. Google’da aratınca anlamı şu şekilde yazıyor:  “Üretilen bir malın üzerine konulan ve o malın üreticisini ya da o malı ötekilerden ayıran, resim, harf ve buna benzer tanıtıcı özel im.” Dilimize Arapça'dan geçmiş bu kelime nedense hoşuma gitti. Ama söylemesi zor olduğundan, konuşurken çok kullanır mıyım bilmiyorum:)

Başkalarına yardım etmenin önemi ve güzellikleri tüm kutsal kitaplarda anlatılır.  Ruhani lider Dalai Lama da hayattaki öncelikli amacımızın başkalarına yardım etmek olduğunu belirtir.   Yardım etmek hem kişiyi iyi hissettiriyor hem de hayatı daha anlamlı kılıyor.  Bu hafta yapılabilecek 5 iyilik hareketi belirleyip etrafımızdaki insanlara iyilik ve gülümseme dağıtabiliriz.  Yapılabilecek 5 iyilik önerisi: Kek veya börek yapıp komşunuza götürün. Yolda denk geldiğiniz bir çocuk dilenciye çikolata verin. Bir arkadaşınıza samimi bir iltifatta bulunun. İşte bir arkadaşınıza yardım edin. Tanımadığınız birinin kapısının eşiğine bir hediye bırakın. 

http://www.monicagarwood.com/  sitesinden alınmıştır Çikolata Fabrikası, Mathilda ve daha bir çok mükemmel çocuk kitabının yazarı olan Roald Dahl 1929 yılında, on üç yaşındayken yatılı okula gönderilmiş.  Okuldaki notları çok iyi olmamakla birlikte hocaları karnesine Roadl Dahl ile ilgili şu notları düşmüş: "Kıt fikirli. Sürekli boş boş duruyor ve bu durumdan çok memnun." Boş boş durmak.. Yaşadığımız bu çağda çok yanlış bir davranış olarak nitelendiriliyor. Kimse boş durmamalı. Herkes mutlaka bir işle meşgul olmalı. Peki boş durmayan bir insan nasıl hayal kuracak? Nasıl orijinal fikirler üretecek? Yazar Roald Dahl ise boş durmak olarak nitelendirilen zamanlarda bolca hayal kurar,düşünürmüş. Ayrıca sık sık doğa gezilerine çıkar, " akıl fikir defteri " adını koyduğu defterine aklına gelen fikirleri, öyküler yazarmış. Yatılı okuldayken de pazar öğleden sonraları arkadaşları ile yürüyüşe çıkmak yerine okuluna yakın olan Repton Köyü'ne kimsenin bilmediği ...